31 Mart 1988 Perşembe

SEVDAYA DAİR (1984 - 1989) - Can ÇINAR

Bir Sevda Öyküsü


Herhangi bir zaman
herhangi bir yerde 
geçti bu öykü.
Bambaşka bir zaman
bambaşka bir yerde
geçecek belki de.

“…
Güzelim bir kız
dayanılmaz bir sevdayla sevdi
bir erkeği.
O erkek ki,
her insandan daha çok 
severdi tüm insanları;
düşmanlarından başka.
Düşmanları
düşmandı çünkü tüm insanlara.

Erkek
kıvranıp dururken
düşünmekten
nasıl ayırmalı’ diye
Sevdayı sevdalardan;
seviverdi apansız
güzellerin güzeli
Aslı’yı, Nergis’i, Asya’yı, Şirin’i.
Zamanlar kovaladı zamanları.

İki karşıt bir olunca
samanlık seyran olur, ama
asıl olan gelişmedir yaşamda.

Şimdi
ikisi de seviyor
saygıyla
tüm insanları,
düşmanlarından başka.
…”

Biz,
öğrendik ki;
paylaşılan bir sevgi
daha bir sevgidir
başka sevgilerden.

Can ÇINAR, Haziran 1984

SEVMEK


Hayat kendini yenilemekse eğer
aşmaksa en yüksek tepeleri
geçmekse en derin nehirleri
boğulmadan
seni sevmek de bir tükeniştir belki
yeniden üreterek kendimizi.

Can ÇINAR, Ağustos 1984

...


yalnızlık
karlı bir denizin girdabında
kanatır gibi burar yüreğimi

kıyıda
eşsiz sessizliğiyle çırpışan dalgaların
şarkısını mırıldanan
dev kanatlı albatros
en gizemli haşmetiyle

kimi çağırır?


tahta bir masanın
parıldayan solgun yüzünde
mürekkep lekeleri

kimliksiz bardakların
dibine çöreklenmiş
üç beş çay tanesi

içinden baharın geçtiği
soluk iki karanfil
yüzüme bakarak

kimi çağırır?

karalanmış onlarca tomar
kağıdın sırtından yansıyan
hüzünlü yunan ezgileri
ve kulaklarım

duvarda yeşili geçmiş
çiçeklerin ortasında ak parmaklıklar
içinde binlerce kıvrımın
kanını akıtarak işleyen 
beynim

ve dudaklarım

seni çağırır.

Can ÇINAR, Aralık 1985


BİR DEMET GÜL

 
Bir gül gördüm bugün
pembe, goncadan bir gül.

Mayıs karanfilleri
kızıllığında 
yanakları,

ipek böceği kozası
narinliğinde
tay boynu

yılların emeğinin pesleyemediği
çocuk sesiyle

bir gül gördüm bugün
pembe, goncadan bir gül.

Bir demet gül derdim bu gece
pembesinden, goncasından bir demet gül.

***

Bir demet gül,
hüzünlü yüz günü,
yüz güzel günü
gün günden
geçerek geçen
yüz hüzün gününü
güneşli yüz güne
yüz hüzünlü güne
günü günden
geçirmeden geçmek için
yüz güzel güne

bir demet gül derdim bu gece,
pembesinden goncasından bir demet gül. 

Can ÇINAR, Mayıs 1987


İKİMİZ

 
Ardımda
koca bir deniz
maviden beyaz
kara bir deniz

Gemileri yanmış
uçsuz bir deniz
dalgaları külden
engin bir deniz

Coşkun yakamozları
karanlık bir deniz
ay ışığından parlak
perili bir deniz

İçinde benliğim
kurutulmuş deniz
gelecek yağmurda
ben ve deniz
ikimiz.

Can ÇINAR, Ağustos 1987


YANILSAMA

 
Kara-kırık düşlerimden
kaldırıp uyardığında
güneş beni
koşacağım sana
kucaklamaya
üstümde
en mavi gömleğim
içimde
kilitlenmiş yüreğim.

Sislerin ortasında
bir şarkı duyar da
dinlemeye durursan
bir gece
söylenmiş türkülerin
unutulmuş notalarında
bul beni.

Kurutulmuş toprakların
süslü kaktüsleri arasında
solgun karanfiller
seçerse özlemli gözlerin
coşmaya durmuş volkanların
yalımları içinde
unutma sakın
ara beni.

Can ÇINAR, Ağustos 1987


Kedicik Büyüdü Artık


Hani bir kedi vardı duvarın üzerinde
Gelir sokulurdu yanımıza, sevgi arardı;
Hani doğulu delikanlı çay getirirdi
Sen şekersiz içerdin, ben şaşardım.
Acıydı çay, hava temizdi
Bir rüzgar eserdi akşamüstü güneyden
Yosun kokusunu bırakırdı masamıza.
Sen karşıda, ben karşında
Bakışır konuşmazdık ama doluyduk.
Hep söylenecek şeyler vardı, söylenmezdi;
Gözlerim gözlerinde durmaz bakardık.
Bilirdik dürüst olmak gerektiğini, olamazdık.
Birlikte türküler söylerdik, yalnız değildik
Hep sevdiklerimiz olurdu masalarda,
Konuşur ve hep coşardık.
Severdik sevgiyi, dostça sevmeyi
Uzaktı doruklar ulaşamazdık.

Kedicik yuvarlandı duvardan, büyüdü artık
Ne sevgiler yaşadı genç ellerin arasında,
Delikanlı yok artık, uzakta şimdi;
Sen hâlâ şekersiz içiyorsun çayını,
Bense hâlâ şaşıyorum güneşin batışına.
Yosun kokusu gelmiyor artık,
Sevgilerden yer kalmadı masalarda;
Ben hâlâ bakıyorum konuşmadan,
Hep söyleyecek bir şeyler var susuyorum
Gözlerin gene gözlerimde ve ben susuyorum.

 Can ÇINAR, 1 Mart 1988, Göztepe



 











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder